13 Nisan 2011 Çarşamba

Üslubun zekatı...

Efendim,

Harun Bey biladerim, sağolsun bu teknolocik zımbırtılar vedahi internet denen mefhum üzre, kafamı mütemadiyen şişirir, helecan ile gelişmeleri, yenilikleri, enteresanlıkları, ıvırı-zıvırı anlatır durur. Nitekim beni bu bilog milog işlerine bulaştıran da kendisidir. Hoş, Allah kendisinden razı olsun, her türlü teknolocik tekamülümün müsebbibi kendileridir ve bundan dolayı kendisine minnetimi her fırsatta belirtirim. Her kuşu tuttuk bir karga kaldı idi, onu da sayesinde avladık, twitter denen zımbırtıya bulaştık.

Bilvesile, teknolocik tekamülümden bahsetmem elzem oldu. Efendim, kıronolocik olarak gidelim, buyurunuz madem.


Harun Bey biladerim okur-yazar, efendi, kendi halinde, tavsiye rica eder vefakat hiçbirini dinlemez bir ademdir. Yeni bir fikir aklına gelmeyegörsün, yeni bir procesi olmayagörsün soluğu bizim fakirhanede alır, evvela fikrime müracaat eder, saniyen eteğindekileri döker, ahirinde tavsiyelerimi alır ve bittabi aklındaki neyse onu yapar. Bendenizin fikrine müracaatı, hatrımı kırmamak vedahi yasak savmak babındadır, ola ki fikrim aklına yatar ne ala yok yatmaz ise sonunda benim dediğim yere gelir. E biz bu tavsiyeleri devenin hörgücünden vermiyoruz, tecrübemizden damıtıp ilmimiz ile tasdik ettiğimiz şeyleri söylüyoruz lakin en iyi metod yaşayarak öğrenmedir, ki kendileri bu yolu tercih ediyor. Lakin kendisinin başarısız proceleri bendenize de çok şey öğretti, temsilen söylemek gerekirse, ben bu teknolocik işlerle haşır neşir olmadığımdan, fikir soran olursa Harun Bey biladerimin başarısız procelerinden örneklerle, nasıl yapamayacakları konusunda aydınlatıyorum soranları.

Mevzuu dağıttık, toparlayalım.

Bundan yedi sekiz sene evvelsi, henüz Ankara’da üniversite talebesiyken bir gün elinde cüsseli bir bavulumsu çanta ile çıkageldi. “Yahu mübarek bizim mavi nokta blankot radiyo TRT efemi çekiyor, bu bana kafidir.” dedim lakin çantadan radiyo çıkmadı. Çantadan kız gibi bir daktilo çıktı. Erica marka, şahane bir hacat. “Üstadım, makalatınızı bunun ile dizerseniz, tertibi daha kolay olur, neşrini de hızlandırırız, kendinize acımıyorsanız mürettibe acıyın felan feşmekan…” deyince, hak verdim, benim de aklıma yattı. Lakin iş orada kalmadı.

Bir ara da “Üstad sana bir bilgiyazar lazım artık” deyu arada lafını açacak oldu ise de kat’i suretle o mouse midir sıçan mıdır her ne haltsa, o mundar hayvana elimi sürmeyeceğimi söyledikten bade, ısrarından vazgeçti. Bilog işlerine de o sıralar bulaşmışız. Meğer bendenizin yazıları kıraat eyledikten bade bir bilogda yayınlar imiş. Sonradan mahcuplanıp söyleyince bir peşrev azar çektim lakin muhafazakar olsam da sıtatükocu olmadığımdan mütevellit mevzuun hayırlı bir şeylere vesile olacağından ümitle devamına izin verdim.

Bir vakit devam etti. Sonra meşgale-i hayat vedahi envai çeşit sıkıntılar ile Harun Bey biladerim bizim yazıları eklemeyi ihmal etti. Ses etmedim, zira bu iş gönül işi, gün gelir yeniden aşka gelirse devam eder dedim.

Kendisi Dersaadet aşkıyla tası tarağı toplayıp Ankara’yı terk edeli beri görüşemiyorduk. Geçenlerde Ankara’da bir pırogram vesilesi ile ayaküstü biraz sohbet ettik. Bu defa da tivıttır zımbırtısından bahsetti. Hoş, bendeniz de merak ediyor idim zira üslubun zekatı nevinden hoşuma da gidiyor idi.
Hasıl-ı kelam. Bugün itibari ile ol mecrada üslubumuzun zekatını neşredeceğiz.
Bunca zaman ne yaptım ne ettim, e artık hasbihal başka bir yazıya.

Görelim Mevla neyler…

http://twitter.com/beypazarlisitki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder